4 Aralık 2010 Cumartesi

No: 2 Koca bir memleketin rüyası

Zaman geçtikçe anlatılıyordu artık rüyalar.Öyle sabah kalkar kalkmaz dökülmüyordu zihinde ne varsa, değerliydi artık rüya anlatmak.. Devlet tarafından yasaklanmıştı rüyalarda her istenileni görebilmek. Rüyalara kontör sınırlaması koydu büyük şirketler. Parası olan istediği kadar rüya görebilirdi bir gecede. Tarifeler bindirmeyi de ihmal etmemişti bu rüya şirketleri... Gündüz rüyaları mesela daha ucuzlardı ve de daha tatsız. Mesela şu kadar kontöre şu saate kadar istediğin rüyayı görebiliyor, hayal gücün yetersizse istediğin temayı da seçebiliyordun. Başlarda büyük ilgi gördü bu istediğin temayı seçme konusu. Hatta porno sektörünü bile fena sıkıntıya soktu... Yalnız çok geçmeden işe hemen el atan RÜTÜK bu temalara belli sınırlama ve bambaşka tarifeler getirilmesi gerektiğini lap diye sundu kamuoyuna. Kamunun içindeki telaşlı ebeveynler hemen onayladılar bunu, sonuçta yavrucaklarının terbiyeleri bozulmasındı...
Rüyalara hükmedilebiliyor araya reklam bile sokulabiliyordu. Hatta bazı tarifelere kaydolup uzaktaki oğlunuzu kızınızı sevdiceğinizi rüyalar aracılığı ile görebiliyor sohbet edebiliyordunuz. Yalnız  ne zaman rüyalarda  sevdiceği görme arzusu ağır bastı, babalar yataklarında rahat yatamaz oldular. Rüyaların da  kıyılıverdi yavrucaklara kan davaları bile rüyalardan sorulur oldu en sonun da..
Derken bir gün hiç bir şey işlemez oldu rüya makineleri çalışmıyor tarifeler iş görmüyordu, rüya şirketleri geçici bir arıza deyivermişlerdi işte... Geçici değildi geçmeyecekti. Tarifeleri ellerinde patlamış insancıklar isyan ediyor kendi aralarında vıdı vıdı dan öte gitmeyen gerzek tartışmalara girip şirketleri, düzeni ve hükümeti eleştiriyolardı. Rüyalar artık yoktu şaka maka değil kimse rüya göremez olmuştu koca memlekette...
Şehirler uykusuz insanlarla doluyor herşeyin silikleşmeye başladığını söyleyip intihar eden ergen gençler türüyordu sağda solda. Ne yapılmalıydı nasıl rüyaları geri getirmeliydi kimse bilmiyordu.. Bazı komploculara göre bu, dünyayı yönetmek isteyen güçlerin bir oyunu olarak görülüyor, bizi rüya makineleriyle sonsuz bir kabusa hapsedip sorgusuzca uyumadan çalışmamızı istiyorlardı...
Bu ve bunun giibi zırvalar ortalığı fena karıştırdı artık bir çözüm bulmak gerekliydi ve bulundu. Bir den şehirler de uzun zamandır kullanılmayan megafonlardan bir çığlık koptu. 

''Rüyalar bize gelmiyorsa biz onlara gideriz. Kontör yok tarife hiç yok. İstenilen kadar rüya tohumu bu günden itibaren belediyelerden vatandaşlarımıza dağıtılacaktır.'' 

Kalabalık çılgına dönmüş gibi belediyelere koşturdu. Kişi başı herkese on torba rüya tohumu dağıtıldı. Tohumlar bahçelere saksılara ekildi. Uygun ortam yaratılıp yaklaşık iki ay gibi verimli sürede istenilen bitkiler yavaş yavaş boy verdi. Evet artık köylerin, kasabaların, şehirlerin ve koca bir memleketin insanları rüyalarına kovuşabileceklerdi..
O gece yer yüzünden gökyüzüne ağır ağır yoğun ve manası derin bir beyaz duman kütlesi yükseldi. Memleketin insanları hep beraber mavi masmavi bir rüya gördüler bir memeket rüyası. Ertesi sabah kimse kimseye anlatmadı rüyasını evet hala çok değerliydi rüyaları insanların öylede kalacaktı...

Cebrail